İLK GURBET, İLK HİCRET



Tarih 4 temmuz 2009. Sabah saat 6 bucuk. Valizin yanındaki son poşeti de  koyup valizi kapattım. Hazırdık, eşim artık çıkalım derken küçük kızımı ağlayarak "Anne gidiyor muyuz" demesi evde  bizi yolcu etmek için gelenleri göz yaşına boğdu. Zordu hazırlanmak . Son kes 4 yıl kirada oturduğumuz evin odalarına baktım. Her dakikası bir çok anılarla dolu odalardaki eşyaları bir kaç gün öncesinde boşaltmıştık. Kalan sadece çöpe atılacaklardı. Onları da her birinde bir hikaye vardı bize ait. Taşınan valizlerin ardından bizde hava alanına gitmek için evden çıktık. Yolcu etmek için gelen aile yakınlarının yüzüne bakamıyor, göz yaşlarımı onlardan saklamak istiyordum. Yol boyunca küçük kız kardeşime sarılarak ağlayan  8 yaşındaki kızıma çok üzülüyor, teselli edecek söz bulamıyordum.

Hava alanında suskunluk hakimdi. Ne cesaret edip anneme sarılıp hakkını helal et diye biliyorum, ne  başlayan pasaport kontrolündeki sıraya gide biliyordum. Artık gitme vakti. Eşim zor da olsa hadi helalleşme vakti dedi. Yolcu etmek  için gelenlerle görüştüm.  Ben ilk gideceğim gurbetin üzüntüsüne mi, yoksa ilk hicretin sevincine mi ağlıyordum  bilmiyorum ama küçük kızımın çok sevdiği teyzesinden ayrıldığı için ağladığını,  kollarını onun boynundan zorla çekip alınca anladım.
Pasaport kontrolünden geçtikten sonra telefonum son kapama sürecine kadar hiç susmadı. Bir taraftan  sürekli gelen mesajlara cevap yazıyor,  bir taraftan da adres listemde helalleşemediğim kim kaldı diye bakıyorum. Galiba 150 den fazla numara arasında unuttuğum kimse yoktu.
Uçak son kontrolleride yaptı ve semaya doğru yükseldi. Bu yükseliş bir ülke masalını bitiriyor, başka  bir ülke masalının hikayesine başlama zamanını haber veriyordu.

Category:

0 yorum:

Yorum Gönder